Ruslar "bir sinekten fil yapar", Fransızlar "hiçbir şeyden bir dağ yapar", İngilizler "köstebek yığınından bir dağ yapar’, Türkler ise "pireden deve yapar" ve bunlar bir şey abartmak veya ufak bir olaydan büyük bir problem yaratmak anlamına gelir.
Bu deyimin ana vatanı Yunanistan, Eski Yunan yazar Samsatlı Lukianos böyle bir ifadeyi ilk kez bir eserine ‘Sineğe övgü’ adını vererek kullanmıştır.
Doğrudan tercümesi 'Ne tüyün olsun ne de kanadın’dır.
Bu deyimin Türkçedeki karşılığı 'Bol şanslar!'; 'Talihin açık olsun!'dur.
Başarı ve iyi şanslar dilemek için kullanılan bir deyimdir.
Eskiden sadece avcıların arasındaki konuşmalarda kullanılırdı. Günümüzde ise iş, sınav, görüşme, mülakat, konser vb. önemli olaylardan önce söylenen bir şans dileme ifadesidir.
Cevap olarak nazardan korunmak amacıyla "К чёрту! (Пошёл к чёрту)" - 'Cehenneme (git)!' denir.
Bu cevap Türkçe’ye çevrildiğinde kotu bir cevapmış gibi düşünülebilinir ancak bu bir deyim olduğu için Rusça 'Nazar değmesin' anlamında böyle bir cevap verilir.
Kullanım yerleri tam olarak ayni olmasa da Türkçe’de nazardan ve kötülüklerden korunmak için kullanılan “Şeytan kulağına kursun” gibi düşünebiliriz.
Doğrudan tercümesi 'Iki çizme çift yapar'.
Iki değersiz kişi bir araya gelmiş, birleşmiş, yakışmışlar birbirlerine.
Bu deyimin Türkçede karşılığı 'Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş'tur.
Doğrudan tercümesi ‘Boynunu kırmak’
1.anlam: çok ciddi yaralanmak.
Örneğin,
На улице было темно и скользко, он поскользнулся и чуть не сломал себе шею. – Dışarı karanlık ve kaygandı, onun ayağı kaydı ve neredeyse boynunu kıracaktı.
2.anlam: karmaşık ve riskli işlerde başarısız olmak.
Örneğin,
Это очень серьёзное дело, ты здесь можешь сломать шею и нажить много неприятностей. – Bu çok ciddi bir mesele, sen burada boynunu kırabilir ve birçok olumsuzluk yaşayabilirsin.
Doğrudan tercümesi 'Kendini ellerinde tutmak'.
Kendi kendini kontrol ederek nefsine hakim olmak.
Bu deyimin Turkçede karşılığı 'Nefsini yenmek', 'Nefsine hakim olmak'tır.
Örneğin,
Антон, я тебя умоляю, держи себя в руках! - Anton yalvarıyorum, nefsine hakim ol !
Doğrudan tercümesi ‘Aklını kaybetmek (aşktan)’
Akıl dışı, delice davranmak, çıldırmak.
Bu deyimin Türkçede karşılığı ‘Aklını yitirmek/kaybetmek (aşktan)’
Bu deyimin Türkçedeki karşılığı 'Gözünü ayırmamak'tır.
Birine ya da bir şeye dikkatli bir şekilde bakmak, izlemek, gözden kaçırmamak.
Örneğin,
Oн наблюдал за каждым её шагом, каждым движением, не спуская глаз.
Gözlerini ayırmadan her adımını, her hareketini izlerdi.
Следи за ним! Не своди глаз!
Onu takip et! Gözünü ayırma!
Doğrudan tercümesi ‘Beyaz karga’ olan bu ifade; hareketleri, görünümü, düşünceleri farklı bir kişi anlamındadır.
Bilimde özel bir terim var; albinizm. Saç ve deride bulunan renklerden sorumlu pigment yoktur. Karga albino doğada çok nadir rastlanır.
"Mavi kan"ın anlamı, yüksek sosyal mevkiye sahip insanlara, aristokratlara ve Kraliyet ailesi üyelerine verilmiş bir isimlendirmedir.
Genellikle, beyaz tenli insanlarda damarlar mavimsi bir renkte görünür ve bu deyim bu nedenden dolayı ortaya çıkmıştır.
Doğrudan tercümesi ‘Kafasında rüzgar’ olan bu ifade; ciddi olmayan, düşüncesiz bir kişi olduğu anlamı gelir, bu tabire göre boş bir kafada rüzgar yürür.
Bu deyimin Turkçe’de eş anlamlısı ‘Başında kavak yelleri esmek’tir.
Deyim 'Брать/взять голыми руками'
Doğrudan tercümesi ‘Çıplak ellerle almak’ olan bu ifade; bir şeyi ya da biri kolayca, fazla çaba göstermeden ele geçirmek, elde etmek.
Bu deyimin Türkçe'de eş anlamlısı ‘Topsuz tüfeksiz ele geçirmek’tir.
"Kara mizah" hastalık, cinayet ve ölüm gibi olumsuz konular üzerine inşa edilmiş alaycı bir mizah türüdür.
Terim Fransız kökenlidir («humour noir»). İlk kara mizah örnekleri 19. yüzyılda görüldü, ancak yaygın şekilde kullanılması 20. yüzyılın ortalarını buldu.
Doğrudan tercümesi ‘Burun asmak’ olan bu ifade; başarısızlık durumunda üzülmek, üzgün olmak.
En başta bu ifadenin genişlemiş şekli «Вешать/повесить нос на квинту» (burnunu tiz teli asmak) idi. Tiz teli, en yüksek keman dizesidir. Bir müzisyen kemanı çaldığında, başını çok alçaltır ve burnu neredeyse kemana dayanmış olur. Başı kemana düşmüş olan müzisyen sanki moralinin bozuk olduğu izlenimi verir.
Daha sonra bu ifade kısaltmış ve şimdi "Вешать/повесить нос" olarak kullanıyoruz.
“Burnundan çekmek” (Kandırmak, birini yanılgıya düşürmek, bir şey için söz verip yerine getirmemek).
Bu deyimin kökeninin hikâyesi panayır gösterilerine dayanmaktadır.
Romanlar (çingeneler) panayırlar ve pazarlarda ayılarla gösteri yaparak insanları eğlendirirlerdi. Hayvanları burunlarındaki halkadan çekerek gösteriye çıkarırlar ve çeşitli numaralar yapmaya zorlarlardı. Aynı zamanda bir parça şeker verecekmiş gibi zavallı hayvanları kandırırlardı.
«Sarı basin» ifadesi ABD'de doğdu.
1895 yılında New York Gazetesi "The World", okuyucuların dikkatini çekmek için orijinal bir yol buldu. Gazete sayfalarında haberlere yorum yapan sarı gömlekli çocuğun resmi ortaya çikti.
Yakında, bu karakter "sarı çocuk" olarak adlandırıldı. «Sarı çocuk» sayesinde «The World» gazetesi çok popüler hale geldi, ve en büyük rakibi «New-York Journal» da benzer bir karakter çizimi ile haber yayınladı.
Kısa zamanda iki gazete arasında ciddi bir anlaşmazlık patladı ve sonra «sarı çocuk " telif hakkımdan dolayı dava açıldı. 1896'da, ‘New York Press’ editörü gazetelerin davasıyla ilgili bir makale yayınladı ve onları «sarı basın» olarak küçümsedi.
O zamandan beri, ucuz, güvenilmez sansasyonlar ve skandallar hakkında haber yapan basin, «sarı» olarak adlandırılır.
“Göze toz atmak/kaçırmak” deyimi hakikatle örtüşmese de kendini ve konumunu kandırma veya sahtekârlık yoluyla en iyi şekilde gösteren bir insanın sözleri ve davranışları anlamına gelmektedir.
Kısacası, Türkçe'de karşılığı 'Göz boyamak'tır. Avrupa’nın bazı dillerinde, daha doğrusu Almanca ve Fransızcada da anlam bakımından benzer ifadelerin bulunduğunu belirtelim. Bu ifadelerin kökü Latinceye dayanmaktadır.
Gladyatörler rakiplerini mücadeleden elemek ve yanıltmak amacıyla arenadaki kum veya tozu rakibinin gözüne atarak kör etme gibi bir yönteme sık sık başvururlardı. Bu tarz bir tuzak sadece Antik Roma’da değil, aynı zamanda Eski Rusya’daki zorlu yumruk karşılaşmalarında da kullanılırdı.
Örneğin:
Ты мне пыль в глаза не пускай, а расскажи, как всё было на самом деле. / Gözümü boyamayı bırak da her şeyin aslında nasıl olduğunu anlat bakalım.
Türkçe karşılığı 'Dilin ucunda olmak'.
Deyimin 1. anlamı: benzer bir şeyler hafızada gelip giderken, tam hatırlayacakken. Birinin, çok bilinen bir şeyi hatırlamaya çalıştığı ama şu an için aniden unuttuğu durumda söylenir. (İsim, herhangi bir kelime)
Örneğin: Был у нас одноклассник... эээ... забыл фамилию... на языке вертится его имя, а вспомнить не могу. / Bir sınıf arkadaşımız vardı… soyadını unuttum… adı dilimin ucunda ama hatırlayamadım.
2. anlamı ise: çok sormak veya söylemek istendiğinde.
Örneğin: Он очень хорошо знал своего брата и сразу понял, что у него на языке вертится какой-то вопрос. / Kardeşini çok iyi biliyordu ve dilinin ucunda bir sorunun olduğunu hemencecik anladı.
Türkçe karşılığı 'Taşları yerine oturtmak'tır.
Tüm detayları net olarak incelemek, düzene koymak, sistematik hale getirmek, açıklığa kavuşturmak.
Örneğin: Так, Андрей, объясни всё по порядку. Давай разберёмся, разложим всё по полочкам и, в конце концов, решим твою проблему. / Andrey, her şeyi sırasıyla açıkla bakalım. Anlayalım, taşlar yerine otursun ve nihayetinde sorununu çözelim.
Türkçe karşılığı 'Ağaç yaşken eğilir'dir.
'Terbiye ve eğitimin etkili olması için küçük yaşta başlamak gerekir' anlamında kullanılan bir söz
Deyim 'Говорить / беседовать по душам' Türkçe karşılığı 'Samimiyetle konuşmak, dertleşmek'tır.
İçten, tamamen açık ve kalpten konuşmak anlamına gelir.
Örneğin: Настя, давай поговорим с тобой по душам. Pасскажи мне о своих проблемах. И, может быть, я помогу тебе чем-нибудь. / Nastya, hadi seninle dertleşelim. Bana problemlerini anlat, belki sana bir yardımım dokunur.
Deyim 'Делать/сделать вид' Türkçe karşılığı '-mış gibi yapmak, bir şey havası vermek'tır.
Bir şey görüntüsü vermek, herhangi bir işi taklit ederek numara yapmak.
Örneği: Лекция была скучной, студенты ничего не записывали, а только делали вид, что им интересно. / Ders sıkıcıydı. Öğrenciler hiçbir şey not etmedi. Sadece ilgilerini çekiyormuş havası verdiler.
Он лежал на кровати, делая вид, что спит. / Uyuyormuş gibi yaparak yatakta yatıyordu.
Deyim 'Водой не разольёшь (не разлить)' Türkçe karşılığı 'Aralarından su sızmıyor.'
Çok iyi arkadaş olan, ayrılmayan, her zaman beraber olan.
Bu ifadenin kökeninin iki versiyonunu bulmak mümkün. Başlıca versiyon bizleri Rus köylerinde bulunan bir yönteme, iki öküzün dalaşmasını su dökerek durduran bir yönteme götürüyor.
Daha nadir rastlanan bir versiyona göre itişen öküzlerin yerini dalaşan adamlar alıyor. Peki arkadaşlık bunun neresinde diye sorabilirsiniz. Fakat düşmanların soğuk duş vasıtasıyla araları açılabiliyorsa hakiki arkadaşlara bu dahi etki etmez. Bilinemez fakat belki de geçmiş zamanlarda arkadaşların suyla ayrılıp ayrılmadığını kontrol etmek için hakikaten de soğuk su dökmüşlerdir.
Örneğin: Они такие дружные братья! Водой не разольёшь – везде вместе! / Onlar öyle iyi kardeşler ki! Suyla ayıramazsın, her yerde beraberler.
Deyim 'Брать/взять себя в руки' Türkçe karşılığı 'Kendine hakim olmak'tır.
Kendini toparlanmaya zorlamak, hislerini tam olarak kontrol edebilmek.
Örneğin: Ты же сказала, что на диете, а сама заказала торт! Возьми себя в руки, Катя! Не ешь так много сладкого! / Sen diyetteyim demedin mi? Pastayı da kendin sipariş ettin! Kendi topla biraz, Katya! Bu kadar çok tatlı yeme!
«Болтать языком» halk dilinde ‘çok konuşmak’ demektir. Türkçe karşılığı çene çalmak, gevezelik yapmaktır.
«Болтать глупости» - saçmalamak, saçma şeyler konuşmak.
«Болтать без умолку» - dır dır etmek, durmadan çene çalmak.
Örneğin: Подруга, ты много болтаешь! / Arkadaşım çok çene çalıyorsun!
Deyim "Взяться/браться за ум" Türkçe karşılığı 'Aklı başına gelmek'.
Sıkı çalışmaya başlamak, ciddi olmaya karar vermek.
Örneğin: Дочь, ты все лето ничего не делала, возьмись за ум! В следующем году в университет поступать надо!
Kızım, bütün yaz boyunca hiç bir şey yapmadın, akıl başına gel artık! Gelecek yıl üniversiteye girmek gerekiyor!
Deyim ‘Быть не в своей тарелке’ doğrudan tercümesi ‘Tabağında olmamak’ olan bu ifade; kendini rahatsız ve konforsuz bir vaziyette hissetmek/ bulunmak. Türkçe karşılığı 'Yabancılık çekmek'tir.
Bilinmeyen bir durumda güvensizlik ve rahatsızlık.
İfadenin kökeninin hikâyesi 18. Yüzyılın ikinci yarısında başlar. İfade Fransa’dan gelmiştir. Ve Fransızca «etre dans son assiette» ifadesinin orijinalinin yanlış çevirisinden ortaya çıkmış olması şaşırtıcıdır. Bu ifadeyi “kötü, istenilmeyen bir durumda olmak” olarak çevirebiliriz. Fakat “assiette” kelimesi birden fazla anlama sahip ve bunlardan biri ise “tabak”. Çeviride hata yapan kişi Rusçayı yeni bir ifadeyle zenginleştirmiştir.
İlginçtir ki ifade dönemin birçok yazarı tarafından sevilmiştir ve ifadenin eserlerde kullanımı çok yaygınlaşmıştır.
Örneğin: На встрече философов Антон никого не знал, не понимал то, о чём они говорят и чувствовал себя не в своей тарелке. / Filozofların toplantısında Anton kimseyi tanımıyordu, konuşmaları da anlamıyordu ve yabancılık çekiyordu.
Doğrudan tercümesi ‘Yukarıdan bakmak’ olan bu deyim.
İnsanlara kibirli davranmak, kendini beğenip diğerlerini küçük görmek.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Tepeden bakmak' tır.
Örneğin:
Не люблю этого профессора. Он страшно высокомерный, смотрит на всех свысока.
Высокомерный (erkek için) - Kibirli
Высокомерная (bayan için) - Kibirli
Высокомерные (çoğul için) - Kibirli
Doğrudan tercümesi ‘Kafasında rüzgar’ olan bu deyim.
Ciddi olmayan, düşüncesiz bir kişi olduğunu anlamı gelir, bu tabire göre boş bir kafada rüzgar yürür.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Başında kavak yelleri esmek'tır.
Örneğin:
Она много гуляет, развлекается, совершенно не думает об учёбе. У неё ветер в голове!
Doğrudan tercümesi ‘Kıskançlıktan yanmak’ olan bu deyim.
Çok kıskanmak anlamına gelir, bu deyime göre kıskançlık duygusu insanın kendisini yakar.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Kıskançlıktan çatlamak'tır.
Örneğin:
Посмотри на него! он же сгорает от ревности, ревнует свою жену к каждому встречному!
Ревновать + кого-то + к кому-то
Ревность - Kıskançlık (isim)
Ревновать - Kıskanmak (fiil)
Ревнивый (erkek için) - Kıskanç
Ревнивая (bayan için) - Kıskanç
Ревнивые (çoğul için) - Kıskanç
Doğrudan tercümesi ‘Çocukluğa düşmek’ olan bu deyim.
Genellikle çocuk gibi ya da akılsızca davranan yetişkin insanlara denir.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Çocuklaşmak' tır.
Örneğin:
Посмотри на неё! Взрослая женщина, а ведёт себя как ребёнок! Впала в детство, ей-богу!
Ей-богу = честное слово - Valla / vallahi
Вести себя как ребёнок - Çocuk gibi davranmak
Детство - Çocukluk
Ребёнок - Çocuk
Дети - Çocuklar (Детвора - halk dilinde)
Детский сад - Kreş
Детская одежда - Çocuk giysi
Детские вещи - Çocuk eşyalar
Doğrudan tercümesi ‘Yedinci gökyüzünde olmak’ olan bu deyim.
Çok mutlu, sevinçli olmak.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Mutluluktan uçmak' tır.
Örneğin:
Анна, что с тобой? Ты на седьмом небе от счастья! Расскажи скорее, мне очень интересно!
Счастье - Mutluluk
Счастливый (erkek için) - Mutlu
Счастливая (bayan için) - Mutlu
Счастливые (çoğul için) - Mutlular
Doğrudan tercümesi ‘Bulutlar arasında uçmak’ olan bu deyim.
Hayal etmek; gerçekleşmeyecek şeyler düşünerek vakit geçirmek; hayal kurmak.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Hülyaya dalmak' tır.
Örneğin:
Тебе нужно серьёзно подумать об учёбе и перестать витать в облаках!
Doğrudan tercümesi ‘Kovadan dökülüyormuş gibi yağmak’ olan bu deyim.
Çok şiddetli yağmur yağmak.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Bardaktan boşanırcasına yağmak' tır.
Örneğin:
На улице льёт как из ведра. Думаю, стоит переждать дождь здесь.
Doğrudan tercümesi ‘Gücüne göre değil’ olan bu deyim.
Bir iş için gücü ya da imkanı yetmemek.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Harcı değil' dır.
Örneğin:
Эта работа была мне не под силу. - Bu iş benim için harcım değildi.
Doğrudan tercümesi ‘Ne ekersin, onu biçersin’ olan bu deyim.
Eğer iyilik yaparsan, karşılığında iyilik görürsün.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Ektiğini biçersin' dır.
Örneğin:
Ты никогда никому не помогала, а теперь плачешь, что осталась одна. Что посеешь, то и пожнёшь!
Doğrudan tercümesi ‘Birini manastırın altına götürmek’ olan bu deyim.
Birini kötü ya da zor bir duruma sokmak; birine sıkıntı ve zahmet vermek; cezalandırmak.
Eskiden insanlar başlarına maddi veya manevi kötü bir şey geldiğinde kendilerini manastıra kapatırlardı. bundan dolayı birinin başına olumsuz bir şey getirerek manastıra kapanmasını sağlayacağı için, bu deyim ortaya çıkmış.
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Kötü bir duruma düşürmek' tır.
Örneğin:
Ты подвёл меня под монастырь! Как ты мог!
Doğrudan tercümesi ‘Avucunun içindeymiş gibi gözükmek’ olan bu deyim.
Bir şeyin apaçık ve anlaşılır bir şekilde gözükmesi .
Bu deyimin Türkçe karşılığı 'Gözler önünde serilmiş gibi' veya 'Ayaklar altındaymış gibi gözüküyor' dur.
Örneğin,
Весь город виден мне как на ладони. - Bütün şehir gözlerimin önünde serilmiş gibi./ Bütün şehir ayaklarımın altında.
Doğrudan tercümesi 'Tetikte olmak’.
Her an uyanık ve hazır şekilde, söylenecek sözü, gelecek haberi veya olacak bir olayı dikkatlice beklemek.
Bu deyimin Turkçede karşılığı 'Tetikte olmak' yada 'Uyanık olmak'tır.
Örneğin:
Сейсмологи предупредили жителей острова о возмoжном землетрясении, поэтому все были начеку. / Deprem uzmanları adada yaşayanlara olabilecek deprem uyarısında bulundular, bu yüzden herkes tetikteydi.
Doğrudan tercümesi 'Bavullar üzerinde oturmak’.
Bir yolculuğa çıkmak için hazırlanıp beklemek. Bir yolculuğa hazır olmak.
Bu deyimin Turkçede karşılığı 'Tası tarağı toplayıp beklemek'tır.
Örneği:
Они сидели на чемоданах и ждали Анну. / Onlar tası tarağı toplamış Anna yı bekliyorlardı.
Doğrudan tercümesi 'Pençelerini göstermek’.
Sert ve agresif bir şekilde davranmak; güçlü olduğunu, kendine güvendiğini, saldırabileceğini davranışlarıyla belli etmek; tehdit etmek.
Bu deyimin Türkçede karşılığı 'Dişini göstermek'tir.
Örneği:
Успокойся! Не нужно мне показывать свои когти, я очень хорошо тебя знаю!/ Sakin ol! Dişini göstermene gerek yok, seni çok iyi tanıyorum!
Doğrudan tercümesi 'Kuşun uçtuğu yükseklikten’.
Çok yüksek bir yerden bakmak/görmek.
Bu deyimin Türkçede karşılığı 'Kuş bakışı'dır.
Doğrudan tercümesi 'Çok su akıp gitti’ olan bu deyim.
Genelde geçmişte olup biten ve değişen bir olayı anlatmak için kullanılır.
Bu deyimin Türkçede karşılığı 'Köprülerin altından çok su geçti'dir.
Doğrudan tercümesi 'Kazın üzerinden akan su gibi’.
Hiç önem vermeyen, aldırış etmeyen, umursamayan insana denir.
Bildiğimiz gibi, kazlar, ördekler, kuğular sudan, yağmurdan korkmaz. Onların bedensel özelliklerinden dolayı su damlaları kazları ıslatmaz.
Bu deyimin Türkçede karşılığı 'Vız gelip tırıs gitmek'tir.
Örneğin:
С него как с гуся вода - Ona vız gelir.
«ПИТЬ/ВЫПИТЬ НА БРУДЕРШАФТ» ‘Brudershaft içme’ geleneği (Bruderschaft Almancada ‘kardeşlik’ demektir) kardeşlik, arkadaşlık, güvenme ve hatta romantik ilişkilerin kurulmasını sembolize eder. Bu gelenek, Ortaçağ Avrupa'sında ortaya çıktı ve başlangıçta bir askeri ya da öğrenci kardeşliği ile ilişkilendirildi.
Daha sonraları, Almanlarda samimiyetin bir göstergesi olarak kullanıldı, İtalyanlarda ise romantizmin etkisiyle aşık çiftlerin duygularının samimiyetine özgü bir test şeklini aldı.
Ruslar arasında genel olarak bu gelenek çok popülerdir ve bu ritüelin yapılması insanlar arasında samimiyet veya aşkı ifade eder.
РА́НО - ERKEN / ПО́ЗДНО - GEÇ
РА́НО ИЛИ ПО́ЗДНО – Er ya da geç
РА́НЬШЕ - DAHA ERKEN / ПО́ЗЖЕ - DAHA GEÇ
ЧЕМ РА́НЬШЕ, ТЕМ ЛУ́ЧШЕ – Ne kadar erken o kadar iyi
ЛУЧШЕ ПО́ЗДНО, ЧЕМ НИКОГДА́ – Geç olsun, güç olmasın
Doğrudan tercümesi 'Başa düşen kar gibi’.
Aniden, hiç beklenmedik bir şekilde.
Bu deyimin Türkçede karşılığı 'Damdan düşer gibi'dir.
Örneğin,
Вчера поздно вечером к нам, как снег на голову, приехали гости.
Dün gece geç vaktinde damdan düşer gibi bize misafirler geldi.
ПЕРЕЙТИ НА «ТЫ» kalıbı – SENLİ BENLİ KONUŞMAK’tır, daha doğrusu SENLİ BENLİ KONUŞMAYA GEÇMEK’tır.
Rusçada senli benli konuşmaya geçme teklifinizi böyle kullanabilirsiniz:
Давайте перейдём на «ты»
Давайте на «ты»
Может на «ты»
Можно на «ты»
Cevap olarak:
Можно!
Я не против
Давайте! / Давай!
Я предпочитаю на «вы» - Ben sizli bizliyi tercih ederim
Я люблю на «вы» - Sizli bizliyi severim
Когда мы с вами на «ты» перешли? – Ne zaman sizinle senli benli konuşmaya geçtik?
Мы с вами на «ты» не переходили! – Biz sizinle senli benli konuşmaya geçmedik!
"Сходить/ сойти с ума" - 'Aklını kaçırmak; Delirmek' demektir.
♂️Сошёл с ума - Aklını kacırdı (erkekler için)
♀️Сошла с ума - Aklını kaçırdı (bayanlar için)
♀️♂️ Сошли с ума - Aklını kaçırdılar (çoğul için)
Не сходи с ума! - Aklını kaçırma!
♂️Сумасшедший - Deli (erkekler için)
♀️ Сумасшедшая - Deli (bayanlar için)
♀️♂️Сумасшедшие - Deliler